Daha önce bir kimsenin hiç midesine kramplar girmeden konuştuğuna şahit oldunuz mu? Ya da aslında gergin olunmasını beklediğiniz bir anda eğer bu aynı duyguları sizinle paylaşmayan biri olduğunda şaşıra kaldınız mı?
Yarım saat önce şuan hissettiği duyguları yanlış yorumladığını düşündüğüm bir arkadaşımdan yola çıkarak bugünün konusuna giriyorum :)
Dutton ve Aron'nun 1973 yılında aşk köprüsü adında bir araştırma yürütmüşler. Suyun baya üstünde bulunan asma köprüden geçen, 'gergin' olarak gözlemlenen bir kaç adama 'çekici' olarak değerlendireceğimiz bir bayan, araştırma için anket doldurmayı teklif ediyor. Anketi doldurduktan sonra da bu bayan adama eğer araştırma ile ilgili akıllarına birşey takılırsa ya da detaylı bilgi almak isterlerse diye onu arayabilmeleri için kendi telefon numarasını veriyor.
Araştırmanın diğer kısmında ise başka bir köprüde bu çekici bayan tam köprünün ortasında adamlara yaklaşıp anket yapmalarını istiyor. Diğer durumdan farkı ise, deney sallamayan ve kaymayan bir köprüde, yere yakın bir yerde gerçekleşiyor olması.
Bu deneyin can alıcı noktası şu ; kaç adam bu bayanı arayacak? Bulgulara göre sağlam köprüde bulunan adamların 16 tanesinden 2 tanesi bayanımızı ararken, sağlam gözükmeyen köprüdeki 18 adamdan 9'u bayanı aramış. Demekki bu köprüde birşeyler oluyor.
Tehlike çanları çalıyor gibi hissettiniz mi? :) Acaba korku çekim ile mi karıştırılıyor, yoksa mesela sevgilinizden ayrılacaksınız ve ayrılmayıyorsunuz çünkü onu çekici buluyorsunuz, ama bu mümkün değil çünkü zaten onunla devam edecek ortak noktanız kalmadı. Acaba bunlar kaybetme korkusundan dolayı mı oluyor?
Dutton ve Aron sallanan köprüde bulunan insanların diğer köprüdeki insanlara göre daha stresli, gergin durumda olduklarından dolayı vücudun korkuya verdiği reaksiyonlar çekim olarak yorumlanabiliyor diye açıklıyor.
Yani, evet korku cazibenin arkadasına sinsice gizleniyor!
Ancak, bu açıklama tartışmaya bir hayli de açık çünkü bu araştırmanın arkasından yapılan diğer çalışmalar korku gibi negatif bir duygunun çekim gibi pozitif bir duygu ile yorumlanmasının pek mümkün olmadığını göstermiş.
Buna ek olarak nötr duygu iki tarafla da ( negatif/pozitif) yorumlanabilir. Bu şu demek; bazı insanlar sert bir kahve içmenin kendisini harakete geçirdiğini ileri sürerken diğerleri rahatsız ettiğini söyleyebiliyor. Bir deneyim bazı insanlara çekici gelirken bazıları ondan kaçabiliyor.
Her ne kadar D&A'nın araştırması bir nevi çürütülmüş gibi gözükse de deneyimden gidersek çok da yanlış olduğunu düşünmüyorum. Bu konu hakkında çok okumadım, ve deney de yapmadım ancak deneyimlerinizi düşünün, arkadaşlarınınız size anlattıklarına odaklanın. Son vermeye karar verdiğiniz ama emin olmadığınız yani bir nevi daha iyisini bulamayacağınızı düşündüğünüz ilişkilerinizi, işinizi düşünün. Birden aslında bulunduğunuz durumu sevebilirsiniz, belki 4 yıldır hissetmediğiniz heyecanı hatırlar ve onunla beraber olmak istersiniz, rol yapabilirsiniz. Alışkanlık olarak da adlandırabilirsiniz ama peki 3 aylık bir iş/ilişkiyi mi alışkanlık olarak adlandırabilir miyiz? Tartışmaya açık. Başka araştırmalarla desteklemek lazım.
Duygular balon gibi içimizde oluşup kontol edilemeyen birşey değildir. Bilinçli düşünceler ile onlara yol çizip onları yorumlayabiliriz.
En başa dönersek; korkuyu heyecan olarak değerlendiren kişiler sonuç için hangisinin daha çok tetikleyici etkisi varsa ona bağlı kalarak devam etmelidir.Aynı şekilde toplum içinde konuşmaktan korku duyan bir insan sonuca giden yolda hangi duygu işine yarayacaksa o duyguyu kullanmalıdır.
İnci Tebiş
0 comments:
Post a Comment