Aslında hayatımız çok da monoton sayılmaz, sayarsak kendimize haksızlık ederiz. Hergün yeni bir bilgi ile uyanıyoruz. Bazı aynı bilginin durumu değişiyor; ıspanaktaki demirin azlığı çokluğu gibi , ya da yeni bir bilgi ekleniyor; kök hücrenin mucizeleri gibi.
Kısaca, benimsediğimiz bugün öğrendiğimiz bir gerçeğin bir raf ömrü var.
Kişiliğe göre değişen herkesin kendine has bir gerçeklik tanımı var. Bunları değiştirmek kolay olabildiği gibi kanıtlar karşısında bile mevcut düşüncelerimizi saklayıp 'esas' olanı görmezden gelebiliriz. Yani bir süre şahit olduğumuz, kulağımızda duyduğumuz gerçekleri unutup kendi inancımız çerçevesinde bir hikaye yaratabiliriz. Başta ne kadar eğlenceli gözükse de realist olmakta fayda var.
Onaylama önyargısını duymuşsunuzdur belki. Bu evvelce sahip olduğumuz, inandığımız ya da öyle olmasını arzu ettiğimiz fikirlerimizi ya da kimi kanaatlerimizi desteklemek için bazı somut durumları selektif biçimde dikkate aldığımız vakit ortaya çıkar.Çok tehlikelidir. Sizi hurafeye,kendi kafanızda yarattığınız bir duruma,ilişkiye inanmaya kadar da götürür.
Sizden pembe insan düşünmeniz istesem ve siz pembe renk insan olmadığını bilmenize rağmen gözünüzün önünde pembe insanı görebiliyorsanız, kısa bir süre için bunun doğruluğunu kabul etmişsinizdir.
Kısaca, dogmalarınızdan arının, siz onlara hükmedin.
İnsanların değerlerinin olması ve onlara sıkıca tutunup kararlı bir şekilde hayata devam etmesi güzel olduğu gibi riskli bir seçimdir. Bunun için de ister istemez bir bedel ödenir.
Peki siz buna hazır mısınız?
0 comments:
Post a Comment